Meme kanseri nedir?
Meme kanseri, kadınlarda ölüme en çok yol açan kanser türleri arasında en yüksek orana sahip kanser türüdür. Yapılan araştırmalara göre dünyada en çok Kuzey Avrupa’da meme kanseri vakaları görülmektedir. Elde edilen verilere göre bu bölgede oran, 100 binde 22,6 olarak belirlenmektedir. Çin ve Japonya ise meme kanseri, dünyada meme kanserinin en az görüldüğü ülkeler olarak değerlendiriliyor. Elde edilen bilgilere göre Çin’de 100 binde 5,6 oranında, Japonya’da ise meme kanseri oranı 8.3 olarak belirlenmektedir.Meme kanseri, memenin süt bezlerinde veya sütü meme başına taşıyan kanallarda gelişmektedir. Buna neden olan etken hakkında henüz somut bilgiler elde edilmemiş olsa da genel olarak “genetik yatkınlık” meme kanserinde risk taşıyan durumlar arasında değerlendirilmektedir.
Meme kanseri belirtileri nelerdir?
Meme kanseri, diğer bazı kanserlerde olduğu gibi uzun dönem kendini belli ettirmeyen kanser türlerinden biridir. Fiziki muayene ile veya radyolojik incelemelerde belli etme süresi ise bir hayli uzundur. Kadınlar, elle kontrolde 1 cm. boyutuna ulaşmış kitleyi fark edebilirler ve yapılan araştırmalara göre meme kanseri belirtilerinin olduğunu çoğu zaman kadınlar kendileri buluyorlar. Kanserli kitlelerin özellikleri; nispeten sert, düzensiz kenarlı, yüzeyi pürtüklü ve meme dokusu içerisinde rahatlıkla oynatılamaz. Meme kanserinde risk oluşumu tam olarak kanserin diğer organlara metastaz (yayılım) yapması ile kendini daha fazla gösterir. Uzmanların verdikleri bilgilere göre meme kanserinin diğer organlara yayılım ölçüsü daha çok kalça ve omurga kemikleri ile akciğer ve karaciğerdir.Meme kanseri belirtileri, kişiden kişiye göre farklı zamanlarda kendini gösterebilir. Fakat buna karşın daha sık görülen belirtileri sıralamak gerekirse şu şekilde bir sıralama yapmak mümkündür.
- Meme veya koltuk altında ele gelen kitlenin oluşumu (sertlik veya şişlik olarak görülür.)
- Meme başında akıntının oluşması (tek kanaldan kanlı veya şeffaf renkte gelen akıntı).
- Meme başında içe doğru çekilme veya çökmenin oluşması veya şekil bozukluğu.
- Meme başı derisinde meydana gelen bozulmalar (soyulma veya kabuklanma).
- Meme cildinde meydana gelen yara veya kızarıklıklar.
- Meme cildinde oluşan ödem, şişlik ve içe doğru çekintilerin oluşması (portakal kabuğu gibi bir görüntü verir).
- Memede büyüme ve şekil bozukluğunun meydana gelmesi.
Yapılan araştırmalara göre meme kanserine bağlı ölümler akciğer kanserinden sonra gelen ikinci kanser türüdür. TÜİK’in 2007 verilerine göre Türkiye’de 100 bin kadından 22’sinde meme kanseri görülmektedir, ölüm oranları ise her 100 bin kadından 10 kişiyi etkisi altına aldığı tespit edilmiş bir durumdur.
Meme kanseri nasıl teşhis edilir?
Gizliden büyüme gösteren ve uzun dönemde varlığını hissettirmeyen meme kanseri, yapılan meme biyopsisi ile anlaşılabilen kanser türlerinden biridir. Meme hücresi veya dokusundan örnek alınarak laboratuvar ortamında incelenmesinden sonra hastada kanser oluşumunun başlayıp başlamadığı anlaşılabilmekte, bunun haricinde memede meydana gelen başkaca hastalıklar varsa kolaylıkla saptanabilmektedir.Meme biyopsisi nasıl yapılır?
Meme biyopsisi, eskiden beri uygulanan bir yöntem olmakla birlikte geliştirilen teknikler sayesinde kapalı veya açık ameliyat yapılarak biyopsi yapılmaya ihtiyaç duyulmayan bir yöntem haline gelmiştir. Genel olarak meme biyopsisi, 15-20 dakika kadar bir sürede yapılmaktadır. Hasta, biyopsi için uygun pozisyona alındıktan sonra lokal anestezi ile biyopsi işlemi yapılır ve hasta aynı gün taburcu edilerek evine gönderilir.Yukarıda da belirttiğimiz gibi daha önceleri yapılan biyopsiler, kanserin iyi huylu mu kötü huylu mu olduğunu anlamak için yapılan bir işlemdi ve bu işlemler, doktorların nasıl bir tedavi yöntemi uygulayacakları konusunda kesin bilgilere vermiyordu. Fakat modern tıp dünyasının gelişmesi ve kanser hastalıklarına karşı etkili çözümler üretmesinden sonra meme biyopsisi, bu amaçlar dışında da kullanılmaya başladı. Yeni nesil meme biyopsisinde kanserin iyi huylu mu kötü huylu mu olduğunun anlaşılmasıyla birlikte, kanserli dokunun genetik yapısını ve biyolojisini ortaya koyabilmektedir. Buna ek olarak tümörün büyüme hızını, diğer organlara metastaz (yayılma) ihtimalini ve tedavi şeklinin belirlenmesinde (kemoterapi, radyoterapi vs.) etkili olacağını ve daha da ötesinde oluşan kansere karşı hangi ilacın daha etkili olabileceği konusunda da bilgi edinilmektedir.
Memede sık uygulanan meme biyopsileri nelerdir?
Hastalığın değerlendirilmesine bağlı olarak meme biyopsisi farklı yöntemler kullanılarak uygulanmaktadır. Ancak en sık olarak kullanılan yöntemler şunlardır;- İnce iğne biyopsisi
- Kalın iğne biyopsisi (trucut)
- Vakumlu biyopsi
- Cerrahi biyopsi.
İnce iğne biyopsisi (İİAB): Gelişmiş modern teknikler arasında yer alan ve meme kanserine ve diğer hastalıklarına karşı tanı amaçlı en sık kullanılan biyopsi türü “İnce iğne aspirasyon biyopsisi”dir. Bu biyopsi türü, diğerlerine göre hem daha kısa sürmekte hem de daha net sonuçlar vermektedir. İnce iğne biyopsisi yapmak için iğne memeye sokularak sıvı ve hücre örneği alınır. “Kist” adı verilen içi sıvı ile dolu lezyonlarda sıvıyı boşaltmak ve örnek almak amacıyla ince iğne biyopsisi yapılır.
Kalın iğne biyopsisi (trucut): Lokal anestezi altında yapılan kalın iğne biyopsisi ile hücre ve doku örneği alınmaktadır. Pirinç tanesi büyüklüğünde alınan örnek, laboratuvar ortamında değerlendirilir. Ağrısız bir işlem olmasının yanında birkaç dakikada tamamlanabilen bu işlemden sonra hasta bir süre gözetim altında tutulduktan sonra taburcu edilir. Kalın iğne biyopsisi, hasta açısından daha rahattır ve sonuçlar noktasında daha kesin sonuçlar vermektedir. Biyopsi sonrasında en sık görülen komplikasyon, operasyonun yapıldığı bölgede hafif morarmanın görülmesidir. Bu da kısa süreli ve geçici bir etkidir. Meme biyopsileri arasında en sık tercih edilen yöntem budur.
Vakumlu biyopsi: Tıp dünyasında meme kanserini teşhis etme amacıyla geliştirilen yeni nesil yöntemler, daha kesin sonuçlar vermektedir. Meme kanseri şüphesi olan veya belirtisi olan kadınlardan bazılarına uygulanan vakumlu meme biyopsisi, kısa sürede tamamlanabilen bir işlemdir. Bu işlem yapılırken vakum cihazına bağlı bir sonda ile memeden doku örneği alınmaktadır. İşlemin yapılabilmesi için küçük bir kesi atılır. Vakumlu biyopsiden sonra en sık görülen durum, küçük bir yara izinin kalabilmesidir.
Cerrahi biyopsi: Hastanın durumuna bağlı olarak doktor, cerrahi biyopsi yapılmasını isteyebilir. Bu işlem bazı hastalarda ilk uygulanan biyopsi yöntemi olabilirken bazı kadınlarda ise iğne biyopsisi yapıldıktan sonra net bilgilere ulaşılamaması durumunda yapılabilmektedir. Cerrahi biyopsi oluşan kitlenin bir kısmının veya tamamının alınması işlemine denmektedir. Sadece meme dokusundan örnek almak için kullanılan biyopsiye “ensizyonel biyopsi”, kitle veya şüpheli bölgenin tamamen alınmasına ise “eksizyonel biyopsi” adı verilmektedir. Eski bir yöntem olmakla birlikte diğer meme biyopsisi türlerine karşı daha az etkili sonuçlar vermesinden dolayı, cerrahi meme biyopsisi çok kullanılan bir yöntem değildir.
Meme biyopsisi öncesi hazırlıklar
Meme biyopsisi yaptıracak kişilerin öncesinde bazı hazırlıkları yapmaları gerekebilmektedir. Doktorun vereceği bilgiler doğrultusunda hareket etmek daha kesin sonuçların elde edilmesine yardımcı olacaktır. Biyopsi öncesinde hastanın yapması gereken hazırlıklar şunlardır;- Hastanın daha önce düzenli olarak kullandığı ilaçlar varsa, biyopsi öncesinde mutlaka hekime bildirmesi gerekir. Hasta, kan sulandırıcı ilaçlar kullanıyorsa, bu ilaçların işlemden birkaç gün öncesinden kesilmesi gerekebilir. Bu durumda doktor hastaya bilgi verecektir.
- Meme biyopsisi yapılmadan önce bazen doktor, hastadan biyopsi işleminden birkaç gün önce kan alabilir. Bunun amacı, kanama ve pıhtılaşmanın olup olmadığını anlamaktır.
- Biyopsi yapılmadan birkaç gün öncesinden göğüs bölgesine herhangi bir şekilde deodorant, pudra veya krem sürülmemelidir.
- Biyopsi yapılmadan önce hastadan açlık istenmez, hatta bazı uzman doktorlar hastanın hafif tok olmasını bile önermektedir.
- Hastaya biyopsi yapılmadan önce hastanın herhangi bir ilaca karşı alerjisi varsa bunu mutlaka doktor ile paylaşmalıdır.
- Bazen biyopsiler MRG eşliğinde yapılabilmektedir. Bu tip biyopsilerde hastanın üzerinde metal herhangi bir maddenin bulunmaması gerekmektedir.
- Yine MRG ile biyopsi yapılacaksa ve hasta hamile ise, biyopsiden önce bu durumu doktora bildirmelidir.
- Hasta biyopsi için hastaneye gittiğinde sutyen giymeyi ihmal etmemelidir. Çünkü biyopsi işleminden sonra bölgeye kompres yapılmaktadır. Sutyen kompresin daha kolay yapılmasına yardımcı olmaktadır.