Parkinson hastalığı ya da halk arasındaki adı ile “titreme hastalığı”, yaşın ilerlemesi ile daha sık görülen bir hastalıktır. Alzheimer hastalığından sonra ikinci sıklıkta görülen nörodejeneratif (sinir hücre harabiyeti sonucunda gelişen) bir hastalıktır.
55-60 yaşları arasında yüzde 1 oranında görülen bu hastalık, ilk dönemlerde ciddi anlamda belirti vermediği için öncesinden tanı koymak çok mümkün olmayabiliyor. Uzmanlar, genellikle depresyon ataklarından dolayı da meydana gelen titremelerin olması, kişilerin Parkinson hastalığı ihtimaline yer vermemelerine neden olduğunu belirtiyor.
Genetik yatkınlık, sigara kullanımı, ileri yaş, zirai ilaçlar gibi etkenlerin daha çok neden olduğu yönünde bilgiler olsa da Parkinson hastalığına neden olan etkenler hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
Parkinson hastalığı, beyinde dopmain üreten hücrelerin genellikle ileri yaştan dolayı zayıflamasıyla başlayan bir hastalıktır.
Her insan, doğduktan ölünceye kadar hareketlerin oluşması ve bu hareketlerin normal seyrinde devam edebilmesi için beyni dopmain üretir. Ancak daha çok yaşın ilerlemesine bağlı olarak veya farklı nedenlerden dolayı zaman içerisinde bu hücrelerde zayıflamalar başlar ve bu da vücudun sağ veya sol tarafının hareketlerinde yavaşlama ve dengesizliklerin oluşmasına neden olur.
Daha önceleri, Parkinson hastalığı ile ilgili geniş anlamda bir çalışmanın olmaması, genellikle bu hastalığın “titreme hastalığı” olarak adlandırılmasını etkilemekte idi. Ancak titremeler, sadece Parkinson ile oluşan rahatsızlıklar olmadığı için kişilerin bu konuda dikkatli olmaları gerekmektedir.
Parkinson hastalığı nasıl oluşur?
Son dönemlerde daha sık kendinden söz ettiren ve tedavi olmak isteyenlerin sayısında artış görülen Parkinson hastalığının oluşması, beynin “substabsiya nigra” adı verilen bölüm beyin hücrelerinin yoğunlaşarak toplandığı yerdir. Dopmain, substabsiya nigra sinir hücreleri aracılığı ile akıcı bir vücut hareketlerinin sergilenmesinde önemli bir rol üstlenir.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi daha çok yaşın ilerlemesi ile birlikte dopmain üreten hücrelerde zayıflamalar meydana gelir. Erken dönemde tedavi edildiğinde, hücrelerin güçlendirilmesi mümkün hale gelebiliyor ancak ileri dönemlerde yani hastalığın ileri aşamalarında hastanın tedaviye cevap vermesi daha güç bir hale gelebiliyor.
Bu nedenle, özellikle ailede genetik bir durum söz konusu olanların, düzenli olarak kontrolden geçmeleri gerekmektedir.
Temel belirti olarak hareketlerde yavaşlamanın görüldüğü Parkinson hastalığı, toplumda her ne kadar “yaşlı hastalığı” olarak kabul edilse de uzman doktorlar, gençlerin de bu hastalığa yakalanabileceklerini ve dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor.
Genç hastalarda görülebilmesi ile birlikte tedavi olunmadığında ileri seviyelere yükselmesi çok rahat gerçekleşebilen Parkinson hastalığından korunmak için erken dönemde tanı konularak tedavi altına alınması önemli bir ayrıntıdır. Başlıca belirtileri hareketlerinde katılık, titreme erken dönemde ortaya çıkan başlıca şikâyetlerdir.
Buna ek olarak ileri aşamalarda denge bozukluğuna da neden olan Parkinson hastalığı, kontrol altına alınmadığında, kişinin yatağa bağlı kalması veya hayatını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kalması gibi durumlar söz konusu olabilmektedir.
Parkinson’un tedavisinde kullanılan yeni yöntemler var mı?
Daha önceki dönemlerde, genellikle bu hastalığa yakalanan kişilerin günlük hayatlarını devam ettirebilecek kadar hareket kabiliyetlerine sahip iseler herhangi bir tedavi uygulanmıyordu. Fakat bu düşünce, günümüz tıp teknolojisinde kabul edilmemektedir.
Parkinson hastalığı erken evrede tanılandığında, beyinde dopmain eksikliğini tamamlaya yardımcı olan ilaçlarla tedavi yapılmaktadır. Ancak şunu kabul etmek gerekir, ilaç tedavileri hastalığın durmasına engel olmamakla birlikte sadece hastalığın ilerlemesini engellemektedir.
İlaçla tedavinin yapılmasının en büyük nedeni, Parkinson hastalığına neden olan dopmain üreten hücrelerin yenilenmesini sağlamak ve ileri aşamalarda hastanın yatağa bağlı şekilde yaşamasını engellemektir.
Tabi az bir etkisi olsa da yine de hasta kişilerin bu tedavi yöntemlerini yabana atmamaları gerekmektedir.
Parkinson hastalığında fizik tedavi neden uygulanır?
Genellikle Parkinson hastalığı tedavisinde kullanılan yöntemlerden en sık tercih edilen, hastanın dans, yoga ve Tai Chi yapmalarının tavsiye edilmesidir.
Bunun nedeni, Parkinson hastalığının başlangıç ve orta seviyede olması durumunda meydana çıkan denge bozukluğu, yürüyüş bozukluğu gibi durumların ortadan kalkmasına yardımcı olmaktır.
Hastalığın tedavisinde yardımcı olan fizyoterapi ve egzersizin, tedavide tamamlayıcı olmasından dolayı fizik tedavi uygulamaları yapılır. Buna ek olarak yoga, Tai Chi gibi aktivitelerin gerçekleştirilmesi de önerilmektedir.
Tabi ki sadece bu aktiviteler değil yürüyüş, yüzme gibi vücudun büyük bir bütününün çalışmasına yardımcı olan sporlar da Parkinson tedavisinde tamamlayıcı hareketler olduğu için hastaların uygulaması önerilmektedir.
Spor yapmak Parkinson hastalığını engeller mi?
Parkinson hastalığı ile ilgili bilimsel çalışmaların yapılması çok eskiye dayanmamaktadır. Bu nedenle sporcularda bu hastalığın daha az görüldüğünü söylemek için yeterli bir delil bulunmamaktadır.
Ancak uzmanlar, spor yapan kişilerin sadece Parkinson hastalığında değil, diğer tüm sağlık sorunlarında daha dirayetli olduklarını söylemektedir.
Düzenli yürüyüş, yüzme, egzersiz, top oynama ve vücut hareketlerinin düzene girmesine yardımcı olan tüm sporlar, günlük yaşamın daha kaliteli bir hale gelmesine yardımcı olduğu için Parkinson hastalarına özellikle önerilmektedir. Tabi bu öneri, sadece başlangıç ve orta seviyede olan hastalar için geçerlidir.
Parkinson hastalığı tedavisi
Hastalığın ilaçla yapılan tedavisinin temel amacı, dopmain üreten hücrelerde başlayan yavaşlamanın önüne geçmektir. Uzmanlar, bu konuda hastalara en çok fizyoterapi ve egzersiz, uygun ilaçlarla doğru tedavi ve doğru uzmanlardan destek almayı önermektedir.
Biyorad olarak alanında uzman olan doktorlardan sizin için randevu oluşturarak hastalığınızı daha kısa sürede yenmenize yardımcı oluyoruz.