Prostat kanseri oldukça büyük riskler barındıran bir hastalıktır. PSMA işlemi ile bu hastalığa uygulanan yöntemler ise çok etkilidir. Peki
PSA İşleminin Prostat Kanseri Üzerindeki Etkileri
PSA seviyelerinin devamlı kontrol altında olması ve herhangi bir şüphe oluşması durumunda etkili takip etme işlemlerinin başlatılması gerekir. PSA işlemi, yapılması gereken ideal bir tedavi planının oluşturulmasına olanak tanıyan hassas bir tanıdır.
Onkolojik tedavide hastanın yaşam kalitesini ve hastanın diğer organlarını kötü etkileyebileceği nedeniyle nükslerle ilgili tabloyu tamamen görmeden ve hassas tanı işlemlerini yürütmeden önce “körlemesine” hareket etmenin oldukça etkisiz ve büyük bir risk barındırdığı bilinmesi gereken bir durumdur.
Prostat kanseri tedavisinde, etkili sonuçları nedeni ile daha fazla kullanılmaya başlanan Galyum PSMA PET/CT kanser görüntülenmesinde ve nüks durumlarında uygulanmaktadır.
İleri aşamaya gelmiş kanser hastaları üzerinde ciddi anlamda etki bırakan Ga-68- PSMA PET/BT çok büyük bir risk barındıran prostat kanserinin görüntülenmesinde ve vücuda yayılmasını saptamada kullanılan etkili bir yöntemdir.
Prostat ameliyatı ya da radyoterapi sonrasında uygulanan PSA, biyokimyasal nüksü saptanan olgularda MR ve kemik sintigrafisine göre çok daha fazla oranlarda nüks hastalığı görülebiliyor.
Lenf nodu, organ ve kemiklere yayılımın tespit edilmesinde en hassas yöntemlerden bir tanesidir. PSA, aynı zamanda metastatik ve hormon direnci bulunduran prostat kanserinin Lu-177-PSMA tedavisine uygun olan hasta seçimi için de kullanılıyor.
PSMA PET Neden Çekilir?
Radyoaktif maddelerin sağlık alanındaki kontrollü kullanımının en geliştirilmiş olan şekli “Pozitron Emisyon Tomosgrafisi”dir. F-18 deoksiglikoz (FDG) kanser hücreleriyle hızla tüketilen glikozun radyoaktif bir madde aracılığıyla işaretlenmiş halidir.
Bu yöntem sayesinde kanser hücrelerinin vücudun içerisindeki bölümleri ve o bölümlerin yayılımını en gelişmiş şekillerde kolaylıkla belirlenebilir. Hastalığın yer aldığı kısım ve dağılımının belirlenmesi amacıyla yapılan tedavi planı için gerekli en önemli bilgilerdendir.
Bu nedenden dolayı PET/CT çekimi, doktorlar tarafından kanser hastaları için çoğunlukla tercih ettiği bir inceleme yöntemi olmuştur.
PET/CT görüntüleri, bilgisayarlı tomografi görüntüleriyle bir araya getirilerek hastalığın bulunduğu yer konusunda daha kesin bilgiler alınabilir. Fakat prostat kanseri gibi diğer bazı kanser türlerinde FDG PET işe yaramayabilir ve bu nedenle nadiren kullanılır.
PET/BT çeminde, FDG yerine diğer hastanın durumuna göre farklı ilaçlar da kullanılabilmektedir. Ancak bu ilaçlar arasında en yaygın şekilde kullanılan akıllı molekül Ga-68 ile işaretli PSMA’dır.
PSMA, prostat kanseri üzerinde yer alan bir çeşit antijen proteindir ve bu antijen proteinine eş değer olan antikor proteini üretilmiştir. Antikor protein aynı anahtar-kilit gibi vücutta PSMA antijen proteinini bulup yapışır ve bu şekilde prostat kanserine koyulan kanser tanısında ve evrelemesinde PSMA PET/BT ciddi bir hassasiyetle kullanılabilir.
PSMA PET Ne Kadar Sürede Çekilir?
PSMA PET yönteminin uygulandığı sırada hastalara çok yüksek radyasyon verilmez ve bu yöntem yalnızca 30-45 dakika kadar sürer.
Ga-68 PET/CT Çekilmesi Ne Zaman Önerilir?
1. Tedavide yanıtın değerlendirilmesinde
2. Tedavi sonrasında nüks edeceklerin saptanması
3. Tedavinin local ya da sistemik anlamda değerlendirilmesi
4. Hastalık evresinin tespit edilmesinde
5. Daha önce yapılan tetkiklerde şüpheli verilerin elde edilmesinde tanıya açıklık getirilmesinde
6. Yapılan biyopside sonuçlar negatif çıksa bile habis tümör bulunduğundan şüphe edildiğinde
PET/BT İşe Yarıyor mu?
Normal şartlarda kanser ve tanı evrelerinde çok sık kullanılan FDG PET/BT nöroendokrin tümörlerin tanısı ve evrelemesinde prostat kanseri ile alakalı durumlarda çok da hassas değildir.
Nöroendokrin kanserlerin tanı ve evremelesi için “Ga-68-DOTATATE” olarak adlandırılan PET/BT sintigrafisinin yapılması gerekmektedir. Ga-68-DOTATATE PET BT, nöroendokrin kanserlere koyulan tanının olmazsa olmaz olan bir görüntüleme yöntemidir.
Nöroendokrin Kanserler Nedir?
Nöroendokrin kanserleri kısaca tanımlamak gerekirse, nadir görülen kanser tipi diyebiliriz. Nöroendokrin kanserlerde tek tük görülen fakat son zamanlarda yükselme eğilimi görülen kanser türlerinden biridir. Genellikle bağırsak, mide ve pankreas, ikincil olarak ise akciğer ortaya çıkar. Çoğunlukla yavaş ilerler ve hastalar uzun zaman belirti göstermeden hastalıkla yaşamaya devam eder.
Nöroendokrin Kanserlerin Belirtileri
Nöroendokrin, yani nadiren görülen kanserlerin tanısı genelde tesadüfen konulur. Bu nadiren görülen kanserlerin belirtileri ise şunlardır:
1. Hazımsızlık,
2. Midede oluşan gaz,
3. İshal,
4. Ağrılar,
5. Diğer sindirim sistemi şikâyetleri.